Bazılarına göre demokratik ülkelerde derin veya sığ devlet ayrımı yoktur. Meşru ve halka karşı hesap veren tek bir devlet vardır. Kimilerine göre ise “Derin Devlet” denilen yapı bütün ülkelerde mevcuttur. Ben de demokratik, antidemokratik, otokratik veya oligarşik bütün devletlerin bir “derin tarafı” olduğu kanaatindeyim.

Önceki derin operasyonları saymasak bile son 6 aydır yaşanan tuhaf gelişmeler, sıra dışı olaylar ülkede faal bir “Derin Devlet”in olduğunun delilidir. 

DANIŞTAY’a yapılan saldırının arkasından da derin kokular gelmektedir. Biraz perde arkasını gören herkes bilir ki TİT gibi belli mevsimlerde ve hedefe endeksli ortaya çıkan örgütler derin oluşumların güdümündedir. Bu tür örgütlere lüzum ettiğinde, var oluş mantığına uygun fonksiyonlar yüklenir. Bu örgütler part-time işler için kullanılır ve geri çekilir. Bazen kontrol dışına çıkar, başka hesaplar adına da kullanılır. Bazen de PKK, DHKP-C örneklerinde olduğu gibi inisiyatif tamamen yabancı istihbarat örgütlerinin eline geçer. Siz kendi kurduğunuz bir örgütle mücadele etmek zorunda kalırsınız.

Son saldırıda gündeme gelen TİT denilen örgüt “yerli derinler”in kontrolünde, parça başı iş yaptırılan marjinal bir örgüttür. “Yerli” kavramının “Milli” anlamına geldiği yanılgısına düşmeyin. Yerlilik sadece bu ülkede konuşlanmış olmalarındandır, coğrafidir.

Muz cumhuriyetleri ve sömürgecilerinin himayesinde varlığını devam ettiren ülkeler hariç bütün saygın ülkelerde derin devlet milli özellikler taşır. Halkının menfaatlerine ve devletin geleceğine öncelik verir. Milletin ve devletin geleceği için çabalar, tehditleri engellemeye çalışır.

Demirel’in; “Devlet zaafa düştüğü zaman derin devlet araya girer” sözünün aksine, Ömer Lütfi Mete; “Derin devlet, devlet zaafa düşmesin diye devreye girer” demektedir(1). Türkiye’de ise hemen bütün operasyonlarda “Derin Devlet” milleti zaafa uğratma ve kargaşaya, kaosa sürükleme peşindedir. Devleti milletten koruma gayretindedir. Devletin ve kurumlarının millet çizgisine kaydığı, halkıyla bütünleşmeye başladığı, demokrasinin işlediği durumlarda hep devreye girmiş ve Devleti milletten uzaklaştırmıştır. Türkiye’de Derin Devlet; “devlet-millet kutuplaşması” üzerine projelerini bina etmekte, bu ikisinin birlikteliğini büyük tehdit ve tehlike görmektedir.

Türk Derin Devleti ittihatçılardan itibaren milli olmaktan uzaklaşmış, milletin rağmına çalışmıştır. İttihatçıların 2. Abdülhamit’i devirmeleri ve iktidarı ele geçirmeleri tamamıyla dış güçlerin desteğiyle olmuştur. Osmanlı’nın son dönemlerinde devletin derin taraflarını Fransızlar ve İngilizler yönlendirmişlerdir.

NATO’ya girmemizle birlikte derin devletin yuları ABD’nin eline geçmiştir. Derin projeler ABD’ye endeksli hale gelmiştir. 1960 ve 1980 ihtilallerinin arkasında ABD ve onun Türkiye’de ki derin uzantıları vardır. “28 Şubat süreci asla yerli bir proje değildir.”(2) Milletin her toparlanışı hazırlanan tezgâhlarla, komplolarla, cinayetlerle, toplumsal gerginliklerle, bazen ekonomik krizlerle sabote edilmiştir. Yani bizde derin devlet ve onun projeleri hep millete rağmen ve devlet üzerinde hakimiyeti olan “azgın azınlık” denilen bir zümrenin lehine işlemiştir.

Son zamanlarda ABD’nin derin devleti de kendileri adına milli olmaktan çıkmış, Dünya hâkimiyeti iddiasındaki gözü dönmüş azınlık bir zümrenin dini muhtevalı katı düşünceleri arasına sıkışıp kalmıştır. Bizde devletin sinirlerini ele geçirmiş olanlarla ABD’nin sırtına binmiş ve onu yönlendiren zümre arasında örtüşen taraflar vardır. Her iki zümre de çoğunluğun ne düşündüğünü, kaygılarını ve geleceğini kale almamaktadır. Her ikisine de yön veren kendi projeleri, itikat haline getirdikleri hedefleri ve paranoyak korkularıdır. ABD de 11 Eylül sonrası daha belirginleşen “düşman üretme ve üretilen düşman üzerinden strateji uygulama” projesi bizde 31 Mart vakasından bu tarafa işlemektedir. Suni, provakatif olaylarla düşman oluşturma ve oluşturulan düşmana göre düzenlemelere girişme taktiğinde biz ABD’ den oldukça ileri durumdayızdır.

Son hadiseler yine böyle bir “kurgu” ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Tek güvencemiz “kurgu olaylar” karşısında tecrübe sahibi milletimizin basiretidir.

1)      “Derin Devlet Tanımlanamayan Güç” Timaş Yayınları 2005:s;77 

2)      A.g.e, s;13s